Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu
Kısa Özet
Türkiye’nin kuzeybatısında, Uludağ’ın (Bitinyalılar’ın Olimpos Dağı) yamaçlarında konumlanmış olan Bursa ve Cumalıkızık, bir Bizans kale kentinin hızlı bir biçimde Osmanlı payitahtına dönüşümünü sağlayan özgün bir kent planlama sistemini yansıtmaktadır.
İmparatorluğa giden yolda Bursa, vakıf (kamusal hayır kurumları) sistemi içerisinde birbirleriyle ilişkilendirilmiş külliyelerin ve köylerin şekillendirdiği, 14. yüzyılın başından 15. yüzyılın ortalarına kadar erken Osmanlı mimari geleneklerine göre biçimlenmiş ilk kent ve ilk başkent olmuştur.
Osmanlı Bursa’sı kurulurken, Bursa’nın çoğunlukla ovaya hâkim tepelerinde bulunan en önemli odak noktaları belirlenmiş ve cami, medrese, hamam, imaret, türbe gibi kamusal binalardan oluşan beş adet sultan külliyesi bu alanlarda inşa edilmiştir. Bu külliyeler sırasıyla Orhan Gazi Külliyesi, Hüdavendigar Külliyesi, Yıldırım Külliyesi, Yeşil Külliyesi ile Muradiye Külliyesi’dir. Orhan Gazi Külliyesi zamanla kentin ticari merkezinin çekirdeği olan Hanlar Bölgesi’ne dönüşmüştür.
Her biri sosyal, kültürel, dini ve eğitimle ilgili işlevleri olan bir merkez niteliğindeki bu külliyeler, aynı zamanda kentin sınırlarını da belirlemişlerdir. Külliyelerin çevresinde konutlar inşa edilmiş ve bunlar zamanla külliyelerin etrafını saran mahallelere dönüşmüştür.
Külliyelerin kırsal alanlarla da vakıf sistemi dolayısıyla ilişkisi bulunmaktadır. Örneğin, Cumalıkızık’ın bir vakıf köyü olması, tarihi belgelerde belirtildiği gibi kalıcı olarak bir kuruma (külliyeye) ait olduğu anlamını taşımaktadır. Köyün amacı ise Orhan Gazi Külliyesi’ne gelir sağlamaktır.
Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ve Bursa’nın en iyi korunmuş vakıf köyü olan Cumalıkızık, birlikte özgün bir kent planlama sistemini temsil etmektedir.
14. yüzyılın başından 15. yüzyılın ortalarına kadar ilk Osmanlı başkentinin kurulması sırasında uygulanan bu sistem, daha sonra da mevcut kentlerin gelişme yöntemi olarak kullanılmıştır.
Kriter (i): Bursa,ilk Osmanlı Sultanları tarafından daha önce görülmemiş bir “kent planlama” sürecini içeren yenilikçi ve dâhice bir sistem ile oluşturulmuş ve yönetilmiştir.
Ticari hayatı ve dolayısıyla ekonomiyi idare etmek amacıyla ahi adı verilen yarı dini kardeşlik örgütlerini kullanmak ve vakıf adı verilen kamusal yardım sisteminden külliyeler (mahalleler oluşturulmadan önce tüm kamusal servisleri sağlamak üzere inşa edilen çekirdekler) ve köylerin ilişkisini sağlamak üzere yararlanmak, dünyanın en önemli imparatorluklarından birinin canlı ve sürdürülebilir yeni başkentinin hızla oluşturulması için ustaca kullanılmış bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Külliyelerin ve Hanlar Bölgesi’nin 14. yüzyılın başlarındaki niteliklerinin ve bileşenlerinin neredeyse tümü halen mevcuttur ve çoğu hala aynı, orijinal işlevleriyle hizmet etmektedir. Kent külliyelerin etrafında gelişmiştir ve külliyeler hala mahallelerinin merkezi konumundadır.
Kriter (ii): Bursa, yerleşik kültürden gelmeyen bir toplumun başkenti olmak üzere yeni bir kent olarak oluşturulmuştur. Kenti oluşturmak için, uzun yıllar boyunca Orta Asya’dan Batı’ya yapılan göçler sırasında toplumun etkileşim halinde olduğu kültürlerden aldığı değerler de dahil olmak üzere toplumun tüm değerlerini yansıtan sosyal, dini ve ticari işlevleri bulunan merkezler kurulmuştur.
Bursa, dini duyguları kuvvetli olan Müslüman bir toplum tarafından kurulmuş ve İslami değerler, o dönemde halen mevcut olan Hıristiyan Bizans İmparatorluğu’na ve Avrupa’ya, dolayısıyla Batı’ya taşınmıştır.
Bu değerlerin en iyi ve en belirgin ifadesi 14. ve 15. yüzyılda Bursa’da, mahalle merkezini oluşturan cami, medrese, imaret ve hamam gibi kamusal yapılar içeren külliyelerde görülmektedir.
Mimari gelenekler, kısmen yerel oluşumlar (örneğin ters T planlı camiler) olmakla birlikte Bizans, Selçuklu, Arap, İranve diğer uygarlıkların etkilerini de yansıtmaktadır.
Bu gelenekler, yapı teknolojileri, süslemeler, su kanalları ve yıkanma sistemi gibi teknik ayrıntılar ile bina tipolojileri (hanlar, çarşılar, bedesten, türbeler) vb.’nde ifadesini bulmaktadır.
Kriter (iv): Anadolu’dan Yemen’e kadar Batı Asya’da, Avrupa ile Kuzey Afrika’nın çeşitli bölgelerinde yüzyıllarca varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu bu büyük coğrafyada mimari ve kültürel açıdan günümüze kadar ulaşan önemli izler bırakmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti ve ilk Osmanlı sultanlarının yaşadığı yer olan Bursa, Cumalıkızık’la birlikte, tek tek yapıları (bedesten, hanlar, camiler, medreseler, türbeler, hamamlar, evler) ve yapı toplulukları (külliyeler, köyler) ile insanlık tarihinin önemli bir aşamasını temsil etmektedir.
Bursa’daki yapıların her biri mimari açıdan ayrı ayrı üstün örnekler olarak kabul edilse de, bu yapıların birlikte oluşturduğu topluluklar (Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri, Köy) ile bu kriter karşılanmaktadır.
Kriter (vi): 14. yüzyılda Müslüman âleminin liderleri olarak ilk Osmanlı sultanları ve tebaası büyük Doğu Hıristiyan toplumunun giderek gerileyen tarihi merkezi ile karşılaşmışlardır.
İlk başkent olarak Bursa, İslami fikirlerin, felsefenin, mimarinin, edebiyatın ve somut olmayan geleneklerin Avrupa’ya ve Batı’ya tanıtılmasını herhangi başka bir yerden daha fazla simgelemektedir.
Devlete ilişkin tüm kurumların Bursa’da oluşturulmuş olması, ulusun, devletin ve daha sonra da imparatorluğun oluşturulması anlamını taşımaktadır.
Bütünlük
Üstün evrensel değeri oluşturan özellikler yasal olarak korunan sit alanları içerisinde mevcuttur. Vakıf sistemi, kentsel dokuyu oluşturan külliyeler, ticaret merkezi (Hanlar Bölgesi) ve köyler arasında özgün bir ilişki kurmuştur. Aday gösterilen alanların tüm bileşenleri somut ve somut olmayan değerlerini korumuştur.
Emir Han (Orhan Gazi Külliyesi’nin bir parçası) çevresinde, tarihi ticari aks üzerinde gelişen Hanlar Bölgesi’ndeki yapılar form ve malzeme açısından günümüzde bütünlüklerini korumakta olup, orijinal ticari fonksiyonlarını halen devam ettirmektedir. Ancak, Pirinç Han ve Kapan Han, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında gerçekleşen imar faaliyetleri kapsamında, yeni yollar açılırken kısmen zarar görmüştür.
Osmanlılar tarafından bilinçli olarak uygulanmış kentleşme modelinin en önemli bileşenleri olan külliyeler, inşa edildikleri günden itibaren içerdikleri kamusal fonksiyonlarının doğal bir sonucu olarak çevrelerinde gelişen mahalleler ile birlikte halen varlıklarını korumaktadır.
Ayrıca, özgün sivil mimarlık örnekleri ve bu binalara iyi bakmış olan köylüleri ile Cumalıkızık Köyü kırsal yaşamını sürdürmektedir.
Özgünlük
Bursa’da inşa edilen ilk külliyenin (Orhan Gazi Külliyesi) etrafında oluşan Hanlar Bölgesi, Osmanlı dönemi esnaf kültürünü günümüze kadar taşımıştır.
Aynı zamanda, siftah, pazarlık etme, usta çırak ilişkileri ve esnaf arasındaki komşuluk ilişkileri gibi geleneksel adetlerle zenginleşen Osmanlı ticaret bölgesini mekânsal olarak deneyimlememize olanak sağlamaktadır.
Hanlar Bölgesi’nin ticari aksı, Osmanlı dönemindeki kervan güzergâhına göre şekillendirilmiştir. Bursa’nın kentsel dokusunu gösteren en eski belge olan 1862 tarihli Suphi Bey haritasına göre bahsi geçen binaların büyük bölümü günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
Bölgedeki hanlar iki katlı, kare veya dikdörtgen planlı olup, avluları bulunmaktadır ve varlıklarını bu form ve plan özelliklerine uygun olarak sürdürmektedir. Bu tür odalarla çevrili avlulu plan tipolojisi, hanların günümüzde de ticari fonksiyonlarını sürdürmelerinde etkili olmuştur. Çarşı ve pazarlardaki dinamik ticari hayatın bir sonucu olarak Hanlar Bölgesi her zaman kentin merkezi olmuştur. Türkiye’deki ilk belediye binasının 19. yüzyılda, Orhan Külliyesi’nin medrese ve imaretinin bir zamanlar bulunduğu alanda inşa edilmiş olması, bu bölgenin kentin merkezi olarak önemini yansıtmaktadır. Bu bina günümüzde de belediye binası olarak hizmet vermektedir.
Külliyeler, orijinal kamusal işlevleri ile paralel olarak, hâlâ orada yaşayan halkın sosyal, kültürel ve dini ihtiyaçlarını karşılayan odak noktaları olup, Bursa’nın Osmanlı karakterini yansıtmaktadır.
Ayrıca Cumalıkızık Köyü, konut dokusu, tarım arazileri ve genel düzeni açısından değişmemiştir. Erken Osmanlı vakıf köyleri arasında en iyi korunanlardan biri olan Cumalıkızık, özgünlüğünü, geleneksel yaşam tarzını ve orijinal arazi kullanımını sürdürmektedir.
Koruma ve Yönetim Gereksinimleri
Dünya Miras Alanlarımızın tamamı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri ile korunmaktadır. Bu, Türkiye’de koruma konusundaki ana kanundur. Miras alanları içinde yer alan, geçmişte aslen vakıf mülkü olan yapılar günümüzde Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluğu altındadır. Vakıf mülkleri ile ilgili yapılacak tüm proje ve uygulamalarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden izin alınması gerekmektedir. Ayrıca miras alanlarının tümü, 1/1000 ölçekli farklı koruma amaçlı imar planları ile korunmaktadır. Bu alanların içindeki yapılarla ilgili proje ve uygulamalar için öncelikle Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun izninin alınması gerekmektedir.
Tarihi dokuyu etkin bir şekilde, somut ve somut olmayan değerleri ile bir bütün olarak korumak, muhafaza etmek, kullanmak ve aynı zamanda değişimle gelen ihtiyaçları karşılamak, ancak toplumsal farkındalık yaratarak tüm ilgili ve yetkili kişilerin, kurum ve kuruluşların katılacağı bir eşgüdüm platformu oluşturulması ile mümkündür. Bu amaçla, Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı alanlardaki tüm paydaşların deneyim ve bilgilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Ek-2. maddesine dayandırılan “Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulu’nun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” kapsamında hazırlanan Yönetim Planı, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Bursa Alan Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır. Yönetim Planı, Danışma Kurulu’nun katkılarıyla geliştirilmiş ve 6 Haziran 2013 tarihinde Eşgüdüm ve Denetleme Kurulu tarafından, 18 Temmuz 2013 tarihinde ise Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanmıştır.
Onaylı Yönetim Planı şehrin potansiyelini doğru tarafa yönlendirmekte önemli bir rol oynamaktadır.